Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) tarafından din eğitimi ve dini araştırmalar alanlarında niteliğin artırılması, ilmî çalışmalara destek olunması ve bilimsel çalışmalar ortaya koymak amacıyla düzenlenen “Uluslararası Dini Araştırmalar ve İnsan Sempozyumu”nun 10’ncusu, 23-24 Kasım 2025 tarihlerinde Şam’da gerçekleştirildi. Sempozyuma Üniversitemizden, Onur Kurulu üyesi olarak Rektörümüz Prof. Dr. Gülfettin Çelik, Üniversitemiz Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve Sempozyum Düzenleme Kurulu üyesi Dr. Öğr. Üyesi Cemal Kalkan ve birer bildiri sunan Doç. Dr. Halil İbrahim Üçer ve Doç. Dr. Fatma Sarıaslan iştirak etti.
Bu yılki teması “Barış Diyarı: Bilâdü’ş-Şam İslam Medeniyetinde Barış ve Birlikte Yaşama Tecrübesi: Bilâdü’ş-Şâm’ın İlmî, Ahlâkî ve Siyasî Mirası” olan sempozyum; Üniversitemizin yanı sıra Suriye Evkaf Bakanlığı, Şam Üniversitesi, Konya Büyükşehir Belediyesi, Türkiye İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Maarif Vakfı, Türk Hava Yolları, Selçuk Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesi, Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Kilis Üniversitesi, Abdul Wali Khan University (Pakistan) ve University of Tripoli’nin (Lübnan) katkılarıyla gerçekleştirildi. İki gün süren sempozyumda 10 ülkeden 90’dan fazla akademisyen 15 oturumda Suriye’nin ilmi, siyasi ve kültürel mirasının tarihini, bugününü ve yarınını ele aldı.
Büyük medeniyetlerin beşiği olan Bilâdü’ş-Şâm bölgesinin ilmî ve siyasi mirası ile medeniyetler arası birlikte yaşama üzerindeki etkisini konu edinen sempozyumda sunulan bildiriler; İlmî Bağımsızlık ve Fıkhî Bütünleştiricilik, Birlikte Yaşama Kültürü ve Islahın Temelleri ile Kriz Yönetimi, Etik Sorumluluk ve Yeniden İnşa olmak üzere üç ana başlık altında toplandı. Sempozyumun sonucu olarak, Bilâdü’ş-Şâm’ın geleceğinin bölgesel bir barış feneri olma yolunda ilerlemesi ve tarih boyunca medeniyetlerin kesişim noktası olmuş bu coğrafyanın köklü birikimini çağın ruhuna tercüme eden dinamik bir yeniden doğuş vizyonuyla şekillenmesi gerektiği ifade edildi. Yeniden inşa edilecek bu medeniyetin, tarihî tecrübesini hikmetle birleştirerek, geçmişin mirasını bugünün meselelerinin anlaşılması ve çözümünde dikkate almasının gerekliliği vurgulanarak mezhep, din ve etnik farkları aşarak insan onurunu esas alan; sömürüye, zulme ve cehalete karşı ortak bir vicdan dili kuran bir ufku temsil etmesi gerektiği dile getirildi.





